Sağlık Sorunlarımız
13 Kasım 2050 Pazar
7 Aralık 2010 Salı
'Ben' yaşlanmayı yavaşlatıyor mu?
Divan edebiyatından halk edebiyatına kadar birçok şiirin dizelerinde kadının güzelliğini tasvir etmek için kullanılan "benler" İngiltere'de araştırmaya konu oldu.
İtalyan La Repubblica gazetesinde yer alan habere göre, Londra Kraliyet Üniversitesinden bir grup bilimadamı, Cindy Crawford, Eva Mendes ve efsanevi yıldız Marilyn Monroe gibi kadınların güzelliklerinin de sembolü olan benleri konu alan araştırmalarında, yaşları 18 ile 79 arasında değişen birbirine benzemeyen 1200 ikiz kadını inceledi.
Araştırmanın sonucunda, yüzden fazla beni olanların kaslarının daha gergin ve kalpleriyle gözlerinin daha sağlıklı olduğunu gözlemleyen bilimadamları, bu kişilerin yaşıtlarına nazaran en az 7 yaş daha genç göründüğünü de tespit etti.
Ben sayısı çok olan insanların kemiklerinin de normalden güçlü olduğunu belirten bilimadamları, tüm bu olumlu özelliklerin bu kişilerin telomerlerinin uzun olmasından kaynaklanıyor olabileceğini vurguladı.
Birçok insanda ortalama 30-40 ben oluyor ancak bazı kişilerdi bu sayı 600’e kadar yükseliyor.(
AA
İtalyan La Repubblica gazetesinde yer alan habere göre, Londra Kraliyet Üniversitesinden bir grup bilimadamı, Cindy Crawford, Eva Mendes ve efsanevi yıldız Marilyn Monroe gibi kadınların güzelliklerinin de sembolü olan benleri konu alan araştırmalarında, yaşları 18 ile 79 arasında değişen birbirine benzemeyen 1200 ikiz kadını inceledi.
Araştırmanın sonucunda, yüzden fazla beni olanların kaslarının daha gergin ve kalpleriyle gözlerinin daha sağlıklı olduğunu gözlemleyen bilimadamları, bu kişilerin yaşıtlarına nazaran en az 7 yaş daha genç göründüğünü de tespit etti.
Ben sayısı çok olan insanların kemiklerinin de normalden güçlü olduğunu belirten bilimadamları, tüm bu olumlu özelliklerin bu kişilerin telomerlerinin uzun olmasından kaynaklanıyor olabileceğini vurguladı.
Birçok insanda ortalama 30-40 ben oluyor ancak bazı kişilerdi bu sayı 600’e kadar yükseliyor.(
AA
Bebeğin cinsiyetini daha erken öğrenmek mümkün
Anne-baba adayları, artık bebeklerinin cinsiyetini öğrenebilmek için 16-20 hafta beklemek zorunda değil.
Amerika Birleşik Devletlerinde kullanılan ve artık Türkiye'de de temin edilebilen ''Cinsiyet Belirleme Testi (Intelligender Boy or Girl)'' ile gebeliğin 10. haftasında bebeğin cinsiyeti öğrenilebiliyor.
ABD'de 2006 yılından bu yana kullanılan ve gebeliğin 10. haftasından itibaren uygulanabilen basit bir idrar testi ile 10 dakika içinde sonuç alınabiliyor. Hastaneye ya da hekime gitmeden evde uygulanabilen test, eczanelerden temin edilebiliyor. Test, 99 TL'den satışa sunuluyor.
Cinsiyet belirleme testi, Amerika, Rusya, Avusturya, Meksika, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Ürdün, Mısır, Kuveyt, Lübnan, Katar, Suudi Arabistan, Suriye başta olmak üzere bir çok ülkede satılıyor.
-NASIL UYGULANIYOR?-
ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) onaylı olan test ile yüzde 80 oranında doğru yanıt elde ediliyor.
Amerika'da bir şirketin geliştirdiği test, şu şekilde uygulanıyor:
Teste başlamadan önce kullanılacak yüzeyin idrarın dökülmesine karşı korunması ve beyaz bir zemin olması öneriliyor.
Uygulama için sabah uyanıldığındaki ilk idrar gerekiyor. Testin içindeki bardağın yarısı anne adayının ilk idrarı ile dolduruluyor. Ardından kutudan çıkan üst kapağındaki küçük bir delik test bardağı alınıyor ve üstündeki yapışkan bir kenara konularak, anne adayının idrarı şırınga ile alınarak test bardağının içine enjekte ediliyor. Uygulama sonrasında derhal yapışkanla cihazın üstü kapatılıyor ve 10 saniye çabuk dairesel hareketle çevriliyor. Test bardağının kesinlikle çalkalanmaması gerekiyor.
İşleme başlamış olan test kabının, beyaz bir kağıt veya beyaz bir düz tabak üzerine yerleştirilmesi öneriliyor. Yaklaşık 10 dakika sonra test kavanozundaki karışımın rengi nefti yeşil veya bulutlu yeşil rengine dönerse ''erkek'', daha derin sarı veya turuncu renk alırsa ''kız'' oluyor.
Amerika Birleşik Devletlerinde kullanılan ve artık Türkiye'de de temin edilebilen ''Cinsiyet Belirleme Testi (Intelligender Boy or Girl)'' ile gebeliğin 10. haftasında bebeğin cinsiyeti öğrenilebiliyor.
ABD'de 2006 yılından bu yana kullanılan ve gebeliğin 10. haftasından itibaren uygulanabilen basit bir idrar testi ile 10 dakika içinde sonuç alınabiliyor. Hastaneye ya da hekime gitmeden evde uygulanabilen test, eczanelerden temin edilebiliyor. Test, 99 TL'den satışa sunuluyor.
Cinsiyet belirleme testi, Amerika, Rusya, Avusturya, Meksika, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Ürdün, Mısır, Kuveyt, Lübnan, Katar, Suudi Arabistan, Suriye başta olmak üzere bir çok ülkede satılıyor.
-NASIL UYGULANIYOR?-
ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) onaylı olan test ile yüzde 80 oranında doğru yanıt elde ediliyor.
Amerika'da bir şirketin geliştirdiği test, şu şekilde uygulanıyor:
Teste başlamadan önce kullanılacak yüzeyin idrarın dökülmesine karşı korunması ve beyaz bir zemin olması öneriliyor.
Uygulama için sabah uyanıldığındaki ilk idrar gerekiyor. Testin içindeki bardağın yarısı anne adayının ilk idrarı ile dolduruluyor. Ardından kutudan çıkan üst kapağındaki küçük bir delik test bardağı alınıyor ve üstündeki yapışkan bir kenara konularak, anne adayının idrarı şırınga ile alınarak test bardağının içine enjekte ediliyor. Uygulama sonrasında derhal yapışkanla cihazın üstü kapatılıyor ve 10 saniye çabuk dairesel hareketle çevriliyor. Test bardağının kesinlikle çalkalanmaması gerekiyor.
İşleme başlamış olan test kabının, beyaz bir kağıt veya beyaz bir düz tabak üzerine yerleştirilmesi öneriliyor. Yaklaşık 10 dakika sonra test kavanozundaki karışımın rengi nefti yeşil veya bulutlu yeşil rengine dönerse ''erkek'', daha derin sarı veya turuncu renk alırsa ''kız'' oluyor.
5 Aralık 2010 Pazar
Aşırı Gaz Sorunu
İnsanın sindirim sisteminde oluşan gaz miktarı kişiden kişiye ve gıdalara göre değişir. Bu nedenle normal gaz tanımı da zordur. Her bireyin sindirim kanalında gaz oluşur fakat gazı çıkartmak utandırıcı ve rahatsız edici olabilir.
Aşırı Gaz problemi olanlara aşağıdaki sorular sorulur:
- Yemeğinizi hızlı veya stres içinde mi yersiniz ?
- Kuru fasulye, lahana ve muz gibi gaz üreten besinleri aşırı tüketir misiniz ?
- Sigara , puro içer misiniz?
- Gevşek takma dişiniz var mı ?
Eğer bu sorulardan birine cevabınız evet ise Aşırı Gaz problemi ile mücadele etmeniz gerekir.
Geğirme, aşırı şişkinlik ve gaz çıkarma sorunlarıyla ile müracaat eden hasta sayısı oldukça fazladır. Bu sorun can sıkıcı olmakla beraber, genellikle zararsız ve önlenebilir bir sorundur.
BAĞIRSAK GAZININ NEDENLERİ:
Mide bağırsak kanalındaki gaz iki kaynak ile oluşur. Biri yutulan hava diğeri ise bağırsakta bulunan zararsız mikroorganizmaların gıda artıklarından oluşturduğu gazdır.
Hava yutulması (aerofaji) midedeki gazın en önemli nedenidir. Herkes yemek yerken veya su içerken az miktarda hava yutar. Fakat hızlı yemek yemek, yemek yerken konuşmak, sakız çiğnemek, sıgara içmek ve gevşek takma diş kullanmak yutulan hava miktarını artırır.
Geğirme ile yutulan havanın büyük bir kısmı mideden ağız yolu ile çıkar, geri kalan gaz ince bağırsaklara geçer, bir kısmı ince bağırsaklarda emilir,geri kalanı kalın bağırsağa geçer ve makattan vücudu terk eder.
Kalın bağırsakta bulunan zararsız mikroorganizmalar gıda artıklarından gaz üretir. Bu mikroorganizmalar, mide bağırsak kanalının daha yukarı kısımlarında sindirilemeyen kompleks karbonhidratları (şeker, nişasta, lif), selülozu sindirebilir. Bu sırada gaz açığa çıkar. Herkesin kalın bağırsağında belli oranda zararsız mikroorganizma vardır.
Yutulan ve bağırsaklarda üretilen hava miktarı değişkendir. Mide ve bağırsaklardaki gazın yaklaşık %99 u nitrojen, oksijen, karbon dioksit, hidrojen ve metandan oluşmaktadır. Bu 5 çeşit gazda kokusuzdur. Hidrojen ve karbon dioksitin karbonhidratların kalın bağırsak da tam olarak emilmemesinden dolayı yoğun miktarda üretilir. Metan gazı ise, ancak insanların %30 unda üretilir. Metan gazı üretimi diyet bağımlı değildir, daha çok ailesel (kalıtsal) özellik göstermektedir. Gazın hoş olmayan kokusu hidrojen sülfit, amonyum, indol ve skatol gibi diğer kimyasallara aittir.
Çıkarılan gaz miktarının yaklaşık yarısı yutulan havadan meydana gelmektedir. Sağlıklı birçok insan, günde yaklaşık 10 kez gaz çıkarmaktadır. Ancak normalden daha çok gaz üretiyor yada gaz üreten yiyecekler fazla miktarda alınıyorsa günde 50-100 kez gaz çıkarılabilir.
EN SIK RASTALANAN ŞİKAYETLER
Aşırı gaz şikayeti olan hastalar, genellikle şu belirtilerle başvururlar.
Hastalar sabah uyandıklarında karınlarını düz olduğunu ve gün içinde giderek şiştiğinden, hatta elbiselerinin onları rahatsız ettiğinden şikayet ederler. Bazı kadınlar menstrüel kanama öncesi şikayetlerin artmasından rahatsızdırlar.
Geğirme
Bağırsak gazının en sık sebebi yutulan havadır. Hızlı yemek yemek, içecekleri kamış kullanarak içmek, sakız çiğnemek, şeker emmek, sigara içmek ve gevşek takma diş kullanmak hava yutmayı kolaylaştırır. Geğirti ile midede biriken aşırı gaz, yemek borusuna oradan da ağız yoluyla geri atılması ile oluşur.
Bazı bireyler ardı ardına geğirirler. Bu tip geğirtinin yenilen ve içilen gıda ile pek bir ilgisi yoktur. Asıl neden, psikolojik olarak yutulan aşırı havadır. Yutulan bu hava midede fazla miktarda gaz birikimine ve kronik geğirmeye neden olur. Bu durum, midenin aşırı gaz ürettiği anlamına gelmemelidir.
Sosyal olarak rahatsız edici ve kalın bağırsakta oluşan hidrojen ve karbondioksit gazlarının neden olduğu bir şikayettir. Bağırsakta tam olarak emilemeyen karbonhidratların (selüloz gibi) kalın bağırsakta bakteriler tarafından parçalanması sırasında oluşurlar. Değişik karbonhidratların tam olarak emilememesi normal bir durumdur. Bu emilemeyen karbonhidratlara bakterilerin etkisi nedeniyle gaz üretilir.
Kuru fasulyenin gaz oluşturma yeteneği iyi bilinmektedir. Kuru fasulye ve lentilin içindeki şekerler ince bağırsaktaki enzimler tarafından parçalanmaya dirençlidirler. Bu şekerler kalın bağırsağa geldiğinde bakteriler tarafından fermente edilirler ve açığa gaz çıkar.
Buğday, yulaf, mısır, patates ve bazı sebze ve meyve içindeki karbonhidratlar da kalın bağırsağa kadar tam olarak sindirilmez ve emilmez. Buna ek olarak insanların süt içindeki ana şeker olan laktoz a duyarlılıklarıda değişkendir. Bir çok erişkinde laktozu parçalayan ana enzim olan laztaz eksikliği görülür ve bu insanlar laktozu parçalayıp sindiremezler. Laktaz enzimi ayrıca yaşla da miktarı azalan bir enzimdir. Sağlıklı insanların %40-50 si sentetik bir şeker olan sorbitolün emilimini de yapamazlar. Her gün 10 gram sorbitol kullanımı (5 adet şekersiz sakız çiğneme) ile gaz üretimi artar.
AŞIRI GAZ ÜRETEN YİYECEKLER ŞUNLARDIR:
Karbonhidrat içeren gıdalar gazın oluşumundan sorumludur. Yağlar ve protein gaz oluşumuna neden olamaz fakat kokusunu etkileyebilir.
Şekerler:
Gaz üretimine neden olan şekerler rafinoz, laktoz, fruktoz ve sorbitoldür.
Rafinoz:
Fasülyede fazla miktarda bulunurken lahana, Brüksel lahanası, brokoli, kuşkonmaz, diğer sebzeler ve hububatta az miktarlarda bulunur.
Laktoz:
Laktoz sütte bulunan doğal şekerdir. Aynı zamanda süt ürünlerinde de bulunur. (Süt, peynir, krema, dondurma vs)
Fruktoz:
Soğan, enginar, armut ve buğday da bulunur. Fruktoz aynı zamanda bazı içeceklerde ve meyve sularında tatlandırıcı olarak kullanılır.
Sorbitol:
Doğal olarak meyvelerde bulunur. Elma, armut, erik, şeftalide sorbitol vardır. Sorbitol aynı zamanda yapay tatlanmdırıcı olarak yemeklerde, sakız ve şekerlerde bulunur.
Nişastalar:
Patates, mısır, sehriye ve buğday kalın bağırsakta gaz üretimine neden olur. Nişastalar içinde pirinç gaz üretilmesine neden olmaz.
Lifler (Fiber):
Çoğu gıda, çözünebilen ve çözünmeyen lif içerir. Çözünebilen liflerin sindirimi kalın bağırsakta olur ve gaz üretirler. Fasulye, kuru bezelye, soya fasulyesi, mercimek, yulaf kepeği, çoğu meyve çözünebilir lif içerirler. Çözünmeyen lifler, kalın bağırsakta sindirilmeden dışkı ile atılırlar. Bu nedenle gaz üretimi çok az olur.
TEDAVİ Geğirme, Şişkinlik Hissini ve Aşırı gaz çıkarmayı azaltmak için:
Gıda günlüğü tutulur. Kişiyi hangi gıdalar etkiliyorsa onu belirlemeye çalışılmalıdır.
Kişi geğirmek için kendini zorlamamalıdır.
Hava oluşturan yiyeceklerin alımı azaltılmalıdır. Fırınlanmış gıdalar, ince çekilmiş kremalar, sülfe ve karbonhidratlı yiyeceklerden kaçınılmalıdır.
Sigara içme, sakız çiğneme, şeker emme, içecekleri kamış kullanarak içme veya dar ağızlı şişelerden içme uygulamalarından kaçınılmalıdır.
Düzenli yemek yeme
Her öğünlerde eşit oranlarda yemek yenilmelidir
Hızlı yemek yemekten kaçınılmalıdır
Gevşek takma dişler düzeltilmelidir
Yemekten hemen sonra yatılmamalıdır
Yağdan zengin gıdalar, kızartmalar, krema ve soslu yiyecekler ve hamur işlerinden kaçınılmalıdır. (Yağ kısıtlaması ile sindirim sistemi üzerine düşen yük azalır ve üretilen gaz miktarı da azalır)
Kabızlık sorunu yok ise gaz ve şişkinliğe neden olan lifli gıdalardan kaçınılmalıdır
Düzenli fiziksel egzersiz yapılmalıdır
Kişi kendini kötü hissettiren yiyecekler yememeli (yiyeceklere herkesin toleransı farklıdır)
Süt ve ürünleri tolere edebilecek miktarda tüketilmeli. (Laktaz eksikliği olanlar ancak yarım bardak süt veya yoğurdu tolere ederler)
Diyet ürünleri, sorbitol, mannitol gibi diabetik ürünleri içeren yiyecekle, şekersiz (tatlandırıcı ile yapılmış) sakız ve tatlılar fazla tüketilmemeli
Aktive kömür (karbon) tablet veya kapsüller kullanılabilir. Bunlar geniş yüzeylerinde gaz toplarlar. (Kömür, dışkıya siyah renk verir) (aktive karbon ilaç olarak eczanelerde satılır)
Simetikon içeren ürünler kullanılabilir. Simetikon yüzey gerimlerini düşürerek gaz partiküllerini parçalar.
Aşırı Gaz problemi olanlara aşağıdaki sorular sorulur:
- Yemeğinizi hızlı veya stres içinde mi yersiniz ?
- Kuru fasulye, lahana ve muz gibi gaz üreten besinleri aşırı tüketir misiniz ?
- Sigara , puro içer misiniz?
- Gevşek takma dişiniz var mı ?
Eğer bu sorulardan birine cevabınız evet ise Aşırı Gaz problemi ile mücadele etmeniz gerekir.
Geğirme, aşırı şişkinlik ve gaz çıkarma sorunlarıyla ile müracaat eden hasta sayısı oldukça fazladır. Bu sorun can sıkıcı olmakla beraber, genellikle zararsız ve önlenebilir bir sorundur.
BAĞIRSAK GAZININ NEDENLERİ:
Mide bağırsak kanalındaki gaz iki kaynak ile oluşur. Biri yutulan hava diğeri ise bağırsakta bulunan zararsız mikroorganizmaların gıda artıklarından oluşturduğu gazdır.
Hava yutulması (aerofaji) midedeki gazın en önemli nedenidir. Herkes yemek yerken veya su içerken az miktarda hava yutar. Fakat hızlı yemek yemek, yemek yerken konuşmak, sakız çiğnemek, sıgara içmek ve gevşek takma diş kullanmak yutulan hava miktarını artırır.
Geğirme ile yutulan havanın büyük bir kısmı mideden ağız yolu ile çıkar, geri kalan gaz ince bağırsaklara geçer, bir kısmı ince bağırsaklarda emilir,geri kalanı kalın bağırsağa geçer ve makattan vücudu terk eder.
Kalın bağırsakta bulunan zararsız mikroorganizmalar gıda artıklarından gaz üretir. Bu mikroorganizmalar, mide bağırsak kanalının daha yukarı kısımlarında sindirilemeyen kompleks karbonhidratları (şeker, nişasta, lif), selülozu sindirebilir. Bu sırada gaz açığa çıkar. Herkesin kalın bağırsağında belli oranda zararsız mikroorganizma vardır.
Yutulan ve bağırsaklarda üretilen hava miktarı değişkendir. Mide ve bağırsaklardaki gazın yaklaşık %99 u nitrojen, oksijen, karbon dioksit, hidrojen ve metandan oluşmaktadır. Bu 5 çeşit gazda kokusuzdur. Hidrojen ve karbon dioksitin karbonhidratların kalın bağırsak da tam olarak emilmemesinden dolayı yoğun miktarda üretilir. Metan gazı ise, ancak insanların %30 unda üretilir. Metan gazı üretimi diyet bağımlı değildir, daha çok ailesel (kalıtsal) özellik göstermektedir. Gazın hoş olmayan kokusu hidrojen sülfit, amonyum, indol ve skatol gibi diğer kimyasallara aittir.
Çıkarılan gaz miktarının yaklaşık yarısı yutulan havadan meydana gelmektedir. Sağlıklı birçok insan, günde yaklaşık 10 kez gaz çıkarmaktadır. Ancak normalden daha çok gaz üretiyor yada gaz üreten yiyecekler fazla miktarda alınıyorsa günde 50-100 kez gaz çıkarılabilir.
EN SIK RASTALANAN ŞİKAYETLER
Aşırı gaz şikayeti olan hastalar, genellikle şu belirtilerle başvururlar.
Hastalar sabah uyandıklarında karınlarını düz olduğunu ve gün içinde giderek şiştiğinden, hatta elbiselerinin onları rahatsız ettiğinden şikayet ederler. Bazı kadınlar menstrüel kanama öncesi şikayetlerin artmasından rahatsızdırlar.
Geğirme
Bağırsak gazının en sık sebebi yutulan havadır. Hızlı yemek yemek, içecekleri kamış kullanarak içmek, sakız çiğnemek, şeker emmek, sigara içmek ve gevşek takma diş kullanmak hava yutmayı kolaylaştırır. Geğirti ile midede biriken aşırı gaz, yemek borusuna oradan da ağız yoluyla geri atılması ile oluşur.
Bazı bireyler ardı ardına geğirirler. Bu tip geğirtinin yenilen ve içilen gıda ile pek bir ilgisi yoktur. Asıl neden, psikolojik olarak yutulan aşırı havadır. Yutulan bu hava midede fazla miktarda gaz birikimine ve kronik geğirmeye neden olur. Bu durum, midenin aşırı gaz ürettiği anlamına gelmemelidir.
Sosyal olarak rahatsız edici ve kalın bağırsakta oluşan hidrojen ve karbondioksit gazlarının neden olduğu bir şikayettir. Bağırsakta tam olarak emilemeyen karbonhidratların (selüloz gibi) kalın bağırsakta bakteriler tarafından parçalanması sırasında oluşurlar. Değişik karbonhidratların tam olarak emilememesi normal bir durumdur. Bu emilemeyen karbonhidratlara bakterilerin etkisi nedeniyle gaz üretilir.
Kuru fasulyenin gaz oluşturma yeteneği iyi bilinmektedir. Kuru fasulye ve lentilin içindeki şekerler ince bağırsaktaki enzimler tarafından parçalanmaya dirençlidirler. Bu şekerler kalın bağırsağa geldiğinde bakteriler tarafından fermente edilirler ve açığa gaz çıkar.
Buğday, yulaf, mısır, patates ve bazı sebze ve meyve içindeki karbonhidratlar da kalın bağırsağa kadar tam olarak sindirilmez ve emilmez. Buna ek olarak insanların süt içindeki ana şeker olan laktoz a duyarlılıklarıda değişkendir. Bir çok erişkinde laktozu parçalayan ana enzim olan laztaz eksikliği görülür ve bu insanlar laktozu parçalayıp sindiremezler. Laktaz enzimi ayrıca yaşla da miktarı azalan bir enzimdir. Sağlıklı insanların %40-50 si sentetik bir şeker olan sorbitolün emilimini de yapamazlar. Her gün 10 gram sorbitol kullanımı (5 adet şekersiz sakız çiğneme) ile gaz üretimi artar.
AŞIRI GAZ ÜRETEN YİYECEKLER ŞUNLARDIR:
Karbonhidrat içeren gıdalar gazın oluşumundan sorumludur. Yağlar ve protein gaz oluşumuna neden olamaz fakat kokusunu etkileyebilir.
Şekerler:
Gaz üretimine neden olan şekerler rafinoz, laktoz, fruktoz ve sorbitoldür.
Rafinoz:
Fasülyede fazla miktarda bulunurken lahana, Brüksel lahanası, brokoli, kuşkonmaz, diğer sebzeler ve hububatta az miktarlarda bulunur.
Laktoz:
Laktoz sütte bulunan doğal şekerdir. Aynı zamanda süt ürünlerinde de bulunur. (Süt, peynir, krema, dondurma vs)
Fruktoz:
Soğan, enginar, armut ve buğday da bulunur. Fruktoz aynı zamanda bazı içeceklerde ve meyve sularında tatlandırıcı olarak kullanılır.
Sorbitol:
Doğal olarak meyvelerde bulunur. Elma, armut, erik, şeftalide sorbitol vardır. Sorbitol aynı zamanda yapay tatlanmdırıcı olarak yemeklerde, sakız ve şekerlerde bulunur.
Nişastalar:
Patates, mısır, sehriye ve buğday kalın bağırsakta gaz üretimine neden olur. Nişastalar içinde pirinç gaz üretilmesine neden olmaz.
Lifler (Fiber):
Çoğu gıda, çözünebilen ve çözünmeyen lif içerir. Çözünebilen liflerin sindirimi kalın bağırsakta olur ve gaz üretirler. Fasulye, kuru bezelye, soya fasulyesi, mercimek, yulaf kepeği, çoğu meyve çözünebilir lif içerirler. Çözünmeyen lifler, kalın bağırsakta sindirilmeden dışkı ile atılırlar. Bu nedenle gaz üretimi çok az olur.
TEDAVİ Geğirme, Şişkinlik Hissini ve Aşırı gaz çıkarmayı azaltmak için:
Gıda günlüğü tutulur. Kişiyi hangi gıdalar etkiliyorsa onu belirlemeye çalışılmalıdır.
Kişi geğirmek için kendini zorlamamalıdır.
Hava oluşturan yiyeceklerin alımı azaltılmalıdır. Fırınlanmış gıdalar, ince çekilmiş kremalar, sülfe ve karbonhidratlı yiyeceklerden kaçınılmalıdır.
Sigara içme, sakız çiğneme, şeker emme, içecekleri kamış kullanarak içme veya dar ağızlı şişelerden içme uygulamalarından kaçınılmalıdır.
Düzenli yemek yeme
Her öğünlerde eşit oranlarda yemek yenilmelidir
Hızlı yemek yemekten kaçınılmalıdır
Gevşek takma dişler düzeltilmelidir
Yemekten hemen sonra yatılmamalıdır
Yağdan zengin gıdalar, kızartmalar, krema ve soslu yiyecekler ve hamur işlerinden kaçınılmalıdır. (Yağ kısıtlaması ile sindirim sistemi üzerine düşen yük azalır ve üretilen gaz miktarı da azalır)
Kabızlık sorunu yok ise gaz ve şişkinliğe neden olan lifli gıdalardan kaçınılmalıdır
Düzenli fiziksel egzersiz yapılmalıdır
Kişi kendini kötü hissettiren yiyecekler yememeli (yiyeceklere herkesin toleransı farklıdır)
Süt ve ürünleri tolere edebilecek miktarda tüketilmeli. (Laktaz eksikliği olanlar ancak yarım bardak süt veya yoğurdu tolere ederler)
Diyet ürünleri, sorbitol, mannitol gibi diabetik ürünleri içeren yiyecekle, şekersiz (tatlandırıcı ile yapılmış) sakız ve tatlılar fazla tüketilmemeli
Aktive kömür (karbon) tablet veya kapsüller kullanılabilir. Bunlar geniş yüzeylerinde gaz toplarlar. (Kömür, dışkıya siyah renk verir) (aktive karbon ilaç olarak eczanelerde satılır)
Simetikon içeren ürünler kullanılabilir. Simetikon yüzey gerimlerini düşürerek gaz partiküllerini parçalar.
3 Aralık 2010 Cuma
Sekste Başarı İşe Yansıyor
Seks konusunda sorunlu olan insanlar karşılarına çıkan yeni fırsatları göremiyor Yeni yapılan seks araştırmasını yorumlayan ünlü İngiliz seksolog John Dean, "Sekste başarılı olan hayatta daha başarılı oluyor" diyor.
Geçtiğimiz hafta İspanya'nın sahil şehri Malaga'da Avrupa Birliği Seks İlaçları Kongresi düzenlendi. Ünlü seksologların katıldığı toplantılarda, cinsellikle ilgili araştırmaların sonuçları yayınlandı. Araştırmaya Çek Cumhuriyeti, Macaristan, İsrail, Polonya, Romanya, Rusya, Slovakya, Türkiye ve Ukrayna'dan 4 bin kadın ve erkek katıldı.
Araştırmalar seksin gücünün yalnızca yatakla sınırlı kalmadığını, hayatın diğer alanlarında da dalga dalga yayıldığını kanıtladı. Cinsel yaşamları mutlu olan insanlar hayattan ne istediklerini daha iyi biliyorlardı. Araştırmanın önemli verilerinden biri, yeni fırsatları cinsel yönden mutsuz olan insanların kaçırmaları. Oysa seks tatmini yüksek olan kişiler fırsatları çok daha iyi değerlendiriyorlar. Bu onların iş hayatında daha başarılı olmalarını sağlıyor.
Seks sorunu yaşayan kişiler gün geçtikçe daha az seks yapıyor. Seks hayatında mutlu olan kişiler ayda 11 kez seks yaptıklarını söylerken, sorun yaşayanlar ayda 8 kez cinsel birliktelik yaşadıklarını ifade ettiler. Sorun yaşadıkça seksten kaçanların sayısı artıyor. Daha fazla seks, en iyi seks anlamına gelmez. Ancak yine de sekse vakit ayırmak ve tatmin olmak önemlidir.
Seks siyah ve beyaz değildir. Araştırmalar da gösterdi ki, iyi seks iyi hayat anlamına geliyor.
Çok daha sosyal insanlar, diğer insanlarla birlikte olmaktan hoşlanıyorlar. Bu kadın için de erkek için de geçerli. Cinsel yönden sorunu olan kişiler, hayatta karşılarına çıkan yeni fırsatları yeterince net göremiyor. Onları geçiyorlar, değerlendiremiyorlar. Oysa seks konusunda tatmin olan kişilerin yeni fırsatları çok daha çabuk değerlendirdiği ortaya çıktı.
Seks kadınlar için de önemli
Bu çalışma, seksin hem erkekler hem de kadınlar açısından önemli olduğunu gösteriyor. Bu araştırma binlerce kadının asıl düşüncesini temsil ediyor. Seksin yalnızca erkekler için önemli olduğuna dair şehir efsanelerinin artık çöpe atılması gerektiğini de gösteriyor. Kadınlar da tatmin edici bir seks yaşamlarının olmasını istiyorlar. Bu konu onlar için de önemli. Seks, kadınlar için de hayatın olmazsa olmazları arasında. Kadınlar seksi vazgeçilmez olarak görüyorlar. Üstelik kadınların hayat başarısı da en az erkekler kadar seks hayatlarından etkileniyor.
Seste tatmin olan sosyal oluyor
Seks hayatıyla tatmin olanlar daha sosyal oluyorlar. İnsanlarla birlikte olmaktan hoşlanıyorlar. Cinsel olarak tatmin olamayanların ise yüzde 76'sı asosyal yaşıyor. Diğer insanlardan kaçmayı tercih ediyor.
Dengeli bir hayatla seks mutluluğu arasında düz bir çizgi var. Cinsel olarak mutlu bir hayat yaşayan her 100 kişiden 41'i dengeli bir hayat sürüyor. Başarısız cinsel hayatı olanlar ise yüzde 90 hayatlarının dengesiz olduğundan yakınıyor.
Her iki kadın ve erkekten biri seks konusunda tamamen mutlu değil. İnsanların yarısı yaşadığı seks hayatından yeterince zevk alamıyor, oysa seks insanların hayat başarılarını da etkiliyor.
Seksi sevenlerin yarısı yaşamı da seviyor. Seks hayatında sorunları olanların yüzde 82'si hayatı da sevmiyor.
Seksi erkekler daha başarılı
Cinsel olarak tatmin olan yüz kişiden 31'i hayatta karşısına çıkan fırsatları iyi değerlendiriyor. Seksi erkekler yani Romeo'lar işte bu yüzden daha başarılı oluyor. Seks hayatında mutsuz olanların ancak yüzde 7'si bu şansı yakalayabiliyor. Diğerleri ise fırsatları görmüyor bile. Bu nedenle başarısız oluyorlar.
Orta ve Doğu Avrupa seks araştırmasına göre;
Cinsel yaşamda tatmin, hayata pozitif bir bakış ile oldukça yakından ilgili.
İdeal ereksiyon sertliği, cinsel tatminde yüksek performansın anahtarı.
Erkeklerin yüzde 60'ı ideal ereksiyon sertliğinden daha az sertliğin, küçük bir sorun olduğunu ya da sorun olmadığını düşünüyor.
Ancak ideal ereksiyon sertliğinden daha az sertlik yaşayanlar, daha seyrek cinsel ilişki yaşıyor.
Ereksiyon sertliklerinden tatmin olmayan erkekler ereksiyon sertliğinde iyileşme yapan ilaçları kullanmak istemiyor.
Cinsellik ve sertleşme ile ilgili sorunu olan her dört kişiden biri ancak doktor tarafından keşfediliyor.
Geçtiğimiz hafta İspanya'nın sahil şehri Malaga'da Avrupa Birliği Seks İlaçları Kongresi düzenlendi. Ünlü seksologların katıldığı toplantılarda, cinsellikle ilgili araştırmaların sonuçları yayınlandı. Araştırmaya Çek Cumhuriyeti, Macaristan, İsrail, Polonya, Romanya, Rusya, Slovakya, Türkiye ve Ukrayna'dan 4 bin kadın ve erkek katıldı.
Araştırmalar seksin gücünün yalnızca yatakla sınırlı kalmadığını, hayatın diğer alanlarında da dalga dalga yayıldığını kanıtladı. Cinsel yaşamları mutlu olan insanlar hayattan ne istediklerini daha iyi biliyorlardı. Araştırmanın önemli verilerinden biri, yeni fırsatları cinsel yönden mutsuz olan insanların kaçırmaları. Oysa seks tatmini yüksek olan kişiler fırsatları çok daha iyi değerlendiriyorlar. Bu onların iş hayatında daha başarılı olmalarını sağlıyor.
Seks sorunu yaşayan kişiler gün geçtikçe daha az seks yapıyor. Seks hayatında mutlu olan kişiler ayda 11 kez seks yaptıklarını söylerken, sorun yaşayanlar ayda 8 kez cinsel birliktelik yaşadıklarını ifade ettiler. Sorun yaşadıkça seksten kaçanların sayısı artıyor. Daha fazla seks, en iyi seks anlamına gelmez. Ancak yine de sekse vakit ayırmak ve tatmin olmak önemlidir.
Seks siyah ve beyaz değildir. Araştırmalar da gösterdi ki, iyi seks iyi hayat anlamına geliyor.
Çok daha sosyal insanlar, diğer insanlarla birlikte olmaktan hoşlanıyorlar. Bu kadın için de erkek için de geçerli. Cinsel yönden sorunu olan kişiler, hayatta karşılarına çıkan yeni fırsatları yeterince net göremiyor. Onları geçiyorlar, değerlendiremiyorlar. Oysa seks konusunda tatmin olan kişilerin yeni fırsatları çok daha çabuk değerlendirdiği ortaya çıktı.
Seks kadınlar için de önemli
Bu çalışma, seksin hem erkekler hem de kadınlar açısından önemli olduğunu gösteriyor. Bu araştırma binlerce kadının asıl düşüncesini temsil ediyor. Seksin yalnızca erkekler için önemli olduğuna dair şehir efsanelerinin artık çöpe atılması gerektiğini de gösteriyor. Kadınlar da tatmin edici bir seks yaşamlarının olmasını istiyorlar. Bu konu onlar için de önemli. Seks, kadınlar için de hayatın olmazsa olmazları arasında. Kadınlar seksi vazgeçilmez olarak görüyorlar. Üstelik kadınların hayat başarısı da en az erkekler kadar seks hayatlarından etkileniyor.
Seste tatmin olan sosyal oluyor
Seks hayatıyla tatmin olanlar daha sosyal oluyorlar. İnsanlarla birlikte olmaktan hoşlanıyorlar. Cinsel olarak tatmin olamayanların ise yüzde 76'sı asosyal yaşıyor. Diğer insanlardan kaçmayı tercih ediyor.
Dengeli bir hayatla seks mutluluğu arasında düz bir çizgi var. Cinsel olarak mutlu bir hayat yaşayan her 100 kişiden 41'i dengeli bir hayat sürüyor. Başarısız cinsel hayatı olanlar ise yüzde 90 hayatlarının dengesiz olduğundan yakınıyor.
Her iki kadın ve erkekten biri seks konusunda tamamen mutlu değil. İnsanların yarısı yaşadığı seks hayatından yeterince zevk alamıyor, oysa seks insanların hayat başarılarını da etkiliyor.
Seksi sevenlerin yarısı yaşamı da seviyor. Seks hayatında sorunları olanların yüzde 82'si hayatı da sevmiyor.
Seksi erkekler daha başarılı
Cinsel olarak tatmin olan yüz kişiden 31'i hayatta karşısına çıkan fırsatları iyi değerlendiriyor. Seksi erkekler yani Romeo'lar işte bu yüzden daha başarılı oluyor. Seks hayatında mutsuz olanların ancak yüzde 7'si bu şansı yakalayabiliyor. Diğerleri ise fırsatları görmüyor bile. Bu nedenle başarısız oluyorlar.
Orta ve Doğu Avrupa seks araştırmasına göre;
Cinsel yaşamda tatmin, hayata pozitif bir bakış ile oldukça yakından ilgili.
İdeal ereksiyon sertliği, cinsel tatminde yüksek performansın anahtarı.
Erkeklerin yüzde 60'ı ideal ereksiyon sertliğinden daha az sertliğin, küçük bir sorun olduğunu ya da sorun olmadığını düşünüyor.
Ancak ideal ereksiyon sertliğinden daha az sertlik yaşayanlar, daha seyrek cinsel ilişki yaşıyor.
Ereksiyon sertliklerinden tatmin olmayan erkekler ereksiyon sertliğinde iyileşme yapan ilaçları kullanmak istemiyor.
Cinsellik ve sertleşme ile ilgili sorunu olan her dört kişiden biri ancak doktor tarafından keşfediliyor.
Avrupa'nın cinsel sağlığı ona emanet
14-17 Kasım 2010 tarihlerinde İspanya’nın Malaga şehrinde gerçekleşen 13. Avrupa Cinsel Tıp kongresinde Avrupa Cinsel Sağlık Başkanı –ESDA Başkanı olarak İrem Hattat 2. kez seçildi.
İrem Hattat bu birliğin ilk kadın başkanı olarak 2 yıl daha görev yapacak. Bu görevi Fransızlara devretmesi beklenen İrem Hattat, yurtdışında sürdürdüğü başarılı organizasyonları nedeni ile bir ilki gerçekleştirerek Başkanlığını oybirliği ile devam ettiriyor.
Avrupa Cinsel Sağlık Birliği bünyesinde 12 ülkeyi bulunduran, özellikle telefon danışma hatları ile bugüne kadar 100.000 üzerinde kişiyle bire bir görüşerek cinsel sağlık konusunda danışmanlık yapan bir vakıf. Özellikle 14 Şubat Sevgililer Günü etkinlikleriyle adından sıkça bahsediliyor. İrem Hattat 2002 yılından beri Türkiye’de bu birliğin temsilcisi olan Aile Sağlığı Araştırma Derneği bünyesinde halkın cinsel sağlık konularında bilinçlendirilmesi üzerine çeşitli çalışmalarda bulunuyor. 2005’te Kopenhag Avrupa Cinsel Sağlık Kongresinde Sosyo-Kültürel Faktörlerin Kadınlar Cinsel Fonksiyon Sorunlarına Etkisi konulu araştırmasıyla birincilik ödülüne layık görülmüştü.
Başkanlığı süresince çifteri yakından ilgilendiren cinsel sorunların gündeme getirilmesi için çalışan İrem Hattat, her sene Avrupa’da görev yapan ürologlara yönelik tiyatrocular ve senaristler ile birlikte hazırladığı sempozyumlar ile yurtdışında adından sıkça söz ettirdi. Bu sempozyumlarda aktörlerle birlikte sahnede bir çiftin cinsel bir problemle doktora başvurması, çiftin kendi arasında yaşadığı tartışmalar, gerginlikler, doktora açılmakta zorlanmaları, kısacası gerçek hayattan bir kesit sergileniyor.İlk olarak Kadınların Cinsel Problemleri üzerine hazırladığı sempozyumda, isteksizlik ve orgazm sorunu olan bir kadın ve eşinin doktora başvurma sürecini konu olan İrem Hattat, 13. Avrupa Cinsel Tıp Kongresinde “Erken Boşalma Sırları” adında bir sempozyumla erken boşalma sorununu yaşayan bir çiftin hayatından bir kesit sundu.
İrem Hattat bu konuda şunları söyledi: “İnsanların günlük fiziki ve psikolojik performanslarındaki yetersizliğin başında gösterilen cinsel fonksiyon bozukluklarının aile sağlığı üzerindeki etkilerini göz önüne sermek ve çiftleri doktora yönlendirebilmek en önemli misyonumuz. Daha önce Türkiye’de Aile Sağlığı Araştırma Derneği’nin projesi ile İstanbul’un dışında kalan vatandaşlarımızı da bilinçlendirmeyi hedeflemiştik ve Adana, Gaziantep, Kayseri, İstanbul ve Bursa da sahnelediğimiz bir tiyatro ile seyircileri hem güldürmüş, hem de ülkemizde karşılaşılan sorunlar ve bunların tedavi yöntemlerini paylaşmıştık. Şimdi bu projeyi özellikle hekimlere yönelik sempozyumlarla Avrupa’ya taşıdık. Cinsel Sağlık her 10 hastadan ancak birinin hekime başvurduğu, konuşulması çok zor bir konu. İnsanlar genellikle cinsel fonksiyon problemlerini aile doktorlarıyla dahi konuşmaya cesaret edemiyorlar. Hatta bazıları doktorlarının onların bu sorunuyla ilgilenmediğini düşünebilirler. Yapılan araştırmalarda hastaların neredeyse 10'da 9'unun doktorlarına dahi bu sorundan bahsetmedikleri, 10'da 6'sının ise bu problemleri eşlerine bile açmadıkları tespit edilmiş. Oysaki cinsel fonksiyon bozukluklarının çok büyük sıkıntılara yol açabiliyor. Hastaların yüzde 21'i iktidarsızlıkları nedeniyle ilişkilerinin bittiğini söylüyor, hastaların yüzde 62'sinin özgüveni kayboluyor. Bu projelerle hem hastaları hem de hekimleri akılda kalıcı bir şekilde bu konuda bilinçlendirmeye özen gösteriyoruz.”
Türkiye’de cinsel konuları merak ediyorsanız www.cinselliksor.com sitesini ziyaret edebilir ve isim sorulmayan danışma hattı 0212 282 01 01 nolu telefona başvurabilirsiniz.
İrem Hattat bu birliğin ilk kadın başkanı olarak 2 yıl daha görev yapacak. Bu görevi Fransızlara devretmesi beklenen İrem Hattat, yurtdışında sürdürdüğü başarılı organizasyonları nedeni ile bir ilki gerçekleştirerek Başkanlığını oybirliği ile devam ettiriyor.
Avrupa Cinsel Sağlık Birliği bünyesinde 12 ülkeyi bulunduran, özellikle telefon danışma hatları ile bugüne kadar 100.000 üzerinde kişiyle bire bir görüşerek cinsel sağlık konusunda danışmanlık yapan bir vakıf. Özellikle 14 Şubat Sevgililer Günü etkinlikleriyle adından sıkça bahsediliyor. İrem Hattat 2002 yılından beri Türkiye’de bu birliğin temsilcisi olan Aile Sağlığı Araştırma Derneği bünyesinde halkın cinsel sağlık konularında bilinçlendirilmesi üzerine çeşitli çalışmalarda bulunuyor. 2005’te Kopenhag Avrupa Cinsel Sağlık Kongresinde Sosyo-Kültürel Faktörlerin Kadınlar Cinsel Fonksiyon Sorunlarına Etkisi konulu araştırmasıyla birincilik ödülüne layık görülmüştü.
Başkanlığı süresince çifteri yakından ilgilendiren cinsel sorunların gündeme getirilmesi için çalışan İrem Hattat, her sene Avrupa’da görev yapan ürologlara yönelik tiyatrocular ve senaristler ile birlikte hazırladığı sempozyumlar ile yurtdışında adından sıkça söz ettirdi. Bu sempozyumlarda aktörlerle birlikte sahnede bir çiftin cinsel bir problemle doktora başvurması, çiftin kendi arasında yaşadığı tartışmalar, gerginlikler, doktora açılmakta zorlanmaları, kısacası gerçek hayattan bir kesit sergileniyor.İlk olarak Kadınların Cinsel Problemleri üzerine hazırladığı sempozyumda, isteksizlik ve orgazm sorunu olan bir kadın ve eşinin doktora başvurma sürecini konu olan İrem Hattat, 13. Avrupa Cinsel Tıp Kongresinde “Erken Boşalma Sırları” adında bir sempozyumla erken boşalma sorununu yaşayan bir çiftin hayatından bir kesit sundu.
İrem Hattat bu konuda şunları söyledi: “İnsanların günlük fiziki ve psikolojik performanslarındaki yetersizliğin başında gösterilen cinsel fonksiyon bozukluklarının aile sağlığı üzerindeki etkilerini göz önüne sermek ve çiftleri doktora yönlendirebilmek en önemli misyonumuz. Daha önce Türkiye’de Aile Sağlığı Araştırma Derneği’nin projesi ile İstanbul’un dışında kalan vatandaşlarımızı da bilinçlendirmeyi hedeflemiştik ve Adana, Gaziantep, Kayseri, İstanbul ve Bursa da sahnelediğimiz bir tiyatro ile seyircileri hem güldürmüş, hem de ülkemizde karşılaşılan sorunlar ve bunların tedavi yöntemlerini paylaşmıştık. Şimdi bu projeyi özellikle hekimlere yönelik sempozyumlarla Avrupa’ya taşıdık. Cinsel Sağlık her 10 hastadan ancak birinin hekime başvurduğu, konuşulması çok zor bir konu. İnsanlar genellikle cinsel fonksiyon problemlerini aile doktorlarıyla dahi konuşmaya cesaret edemiyorlar. Hatta bazıları doktorlarının onların bu sorunuyla ilgilenmediğini düşünebilirler. Yapılan araştırmalarda hastaların neredeyse 10'da 9'unun doktorlarına dahi bu sorundan bahsetmedikleri, 10'da 6'sının ise bu problemleri eşlerine bile açmadıkları tespit edilmiş. Oysaki cinsel fonksiyon bozukluklarının çok büyük sıkıntılara yol açabiliyor. Hastaların yüzde 21'i iktidarsızlıkları nedeniyle ilişkilerinin bittiğini söylüyor, hastaların yüzde 62'sinin özgüveni kayboluyor. Bu projelerle hem hastaları hem de hekimleri akılda kalıcı bir şekilde bu konuda bilinçlendirmeye özen gösteriyoruz.”
Türkiye’de cinsel konuları merak ediyorsanız www.cinselliksor.com sitesini ziyaret edebilir ve isim sorulmayan danışma hattı 0212 282 01 01 nolu telefona başvurabilirsiniz.
ABD'de ölüm döşeğinde Türk hasta arıyor
Tüm tedavi yöntemleri uygulanmasına karşın sonuç alınamayan, kanserin son evresini yaşayan hastalara ABD'den davet var.
ABD Kanser Enstitüsü, 'ücretsiz' tedavi imkanı sunuyor. Ancak, hastaların 'üzerlerinde ilaç denenmesini' kabul etmesi gerekiyor.
TBMM Kanser Araştırma Komisyonu'nun ABD ziyaretinden sürpriz bir davet çıktı. Hastalığın son aşamasındaki kanser hastalarına, ABD'nin dünyaca ünlü kanser araştırma merkezinde 'ücretsiz' tedavi imkanı tanınacak.
Geçen ay ABD'ye giden 7 kişilik heyet, 'National Human Genome Research Institute' ve ona bağlı 'National Insititutes of Health' yetkilileriyle görüştü. Aralarında Türk doktor Meral Günay Aygün'ün de yer aldığı kanser uzmanları, merkezin geliştirdiği yeni projelere uygun özellikler taşıyan ileri derecedeki Türk kanser hastalarına ücretsiz tedavi önerdi. Heyette yer alan Sağlık eski Bakanı MHP'li Osman Durmuş, tüm tedavi yöntemlerini denemiş olmalarına rağmen sonuç alamayan hastalara seslenerek, 'Bu durumdaki hastalarımız, deneysel ilaç kullanmayı kabul ederek başvurursa, hiçbir ücret ödemeden tedavi için bu ülkeye gönderilecek' dedi. Durmuş AKŞAM'a konuştu: Merkez, 27 ayrı branşta araştırma yapıyor. Yıllık bütçesi 30 milyar dolar, ABD Başkanı bizzat araştırmaları destekliyor. Çalışmalarda deneklerin ömrünün 3 ila 7 ay arasında uzadığı ortaya çıkmış. Genetik incelemede hastada kanserden kaynaklı bir mutasyon söz konusu ise uygun ilaç üretilerek deneniyor. Ensitü, deneysel ilaçları kabul eden insanlara kapılarını açıyor. İnsanların gen haritaları da çıkarılıyor.
Her isteyen gidemez
TBMM Kanser Araştırma Komisyonu Başkanı AKP'li Kemalettin Aydın enstitünün bir poliklinik gibi çalışmadığını, her isteyenin gidemeyeceğini belirtti: 'Orası tedaviden çok bir proje merkezi. Hastane mantığı ile düşünmemek gerekir. Proje ekipleri, hastanın şartları, hastalığın evreleri, denenen tedavi yöntemleri gibi birçok kriteri ele alarak projeye dahil ediyor. Kanser tanısı konan herkesin kabul edildiği bir yer değil. Koşullar uygun olursa Türk hastalar da dahil olabilir.' Aydın, kanser hastası vatandaşların başvurusu durumunda aracı olup olmayacağı yönündeki soruya ise 'Komisyonumuzun çalışmaları sona eriyor. Ancak insani olarak ve milletvekili olmamdan kaynaklanan sorumluluğum olur. Bu anlamda katkım ancak o kadar olabilir' yanıtını verdi.
'YAPAMADIK' denmesin
Enstitü için aracı olabileceğini belirten Durmuş şöyle konuştu: 'Türkiye'den de hasta kabul edebiliriz' dediler. Hastanın kanserin son evresinde olması ve gönüllüğü kabul etmesi gerekiyor. Hiçbir tedavinin işe yaramadığı hastalar kabul edilecek. Henüz Türkiye'den giden yok. Duyurmak istedim. İlgilenen benimle irtibata geçebilir. Güvenilir ve bilimsel bir merkez. Son günlerini konfor içinde geçirmelerini istiyorum. Kimse hastası için, 'Yapılacak şu da vardı ama yapamadık' demesin, o yoksunluğu hissetmesin istiyorum. Acaba yapılabilecek bir şey daha var mıydı? diye düşünen insanlar için bir umut.
GENÇ NÜFUSLA ORANTILI
Genç nüfus nedeniyle Türkiye'deki kanser yaygınlığı hala Avrupa ülkelerine oranla az. Ancak yaşlanan nüfusla birlikte 'artış' uyarısı yapılıyor.
ABD Kanser Enstitüsü, 'ücretsiz' tedavi imkanı sunuyor. Ancak, hastaların 'üzerlerinde ilaç denenmesini' kabul etmesi gerekiyor.
TBMM Kanser Araştırma Komisyonu'nun ABD ziyaretinden sürpriz bir davet çıktı. Hastalığın son aşamasındaki kanser hastalarına, ABD'nin dünyaca ünlü kanser araştırma merkezinde 'ücretsiz' tedavi imkanı tanınacak.
Geçen ay ABD'ye giden 7 kişilik heyet, 'National Human Genome Research Institute' ve ona bağlı 'National Insititutes of Health' yetkilileriyle görüştü. Aralarında Türk doktor Meral Günay Aygün'ün de yer aldığı kanser uzmanları, merkezin geliştirdiği yeni projelere uygun özellikler taşıyan ileri derecedeki Türk kanser hastalarına ücretsiz tedavi önerdi. Heyette yer alan Sağlık eski Bakanı MHP'li Osman Durmuş, tüm tedavi yöntemlerini denemiş olmalarına rağmen sonuç alamayan hastalara seslenerek, 'Bu durumdaki hastalarımız, deneysel ilaç kullanmayı kabul ederek başvurursa, hiçbir ücret ödemeden tedavi için bu ülkeye gönderilecek' dedi. Durmuş AKŞAM'a konuştu: Merkez, 27 ayrı branşta araştırma yapıyor. Yıllık bütçesi 30 milyar dolar, ABD Başkanı bizzat araştırmaları destekliyor. Çalışmalarda deneklerin ömrünün 3 ila 7 ay arasında uzadığı ortaya çıkmış. Genetik incelemede hastada kanserden kaynaklı bir mutasyon söz konusu ise uygun ilaç üretilerek deneniyor. Ensitü, deneysel ilaçları kabul eden insanlara kapılarını açıyor. İnsanların gen haritaları da çıkarılıyor.
Her isteyen gidemez
TBMM Kanser Araştırma Komisyonu Başkanı AKP'li Kemalettin Aydın enstitünün bir poliklinik gibi çalışmadığını, her isteyenin gidemeyeceğini belirtti: 'Orası tedaviden çok bir proje merkezi. Hastane mantığı ile düşünmemek gerekir. Proje ekipleri, hastanın şartları, hastalığın evreleri, denenen tedavi yöntemleri gibi birçok kriteri ele alarak projeye dahil ediyor. Kanser tanısı konan herkesin kabul edildiği bir yer değil. Koşullar uygun olursa Türk hastalar da dahil olabilir.' Aydın, kanser hastası vatandaşların başvurusu durumunda aracı olup olmayacağı yönündeki soruya ise 'Komisyonumuzun çalışmaları sona eriyor. Ancak insani olarak ve milletvekili olmamdan kaynaklanan sorumluluğum olur. Bu anlamda katkım ancak o kadar olabilir' yanıtını verdi.
'YAPAMADIK' denmesin
Enstitü için aracı olabileceğini belirten Durmuş şöyle konuştu: 'Türkiye'den de hasta kabul edebiliriz' dediler. Hastanın kanserin son evresinde olması ve gönüllüğü kabul etmesi gerekiyor. Hiçbir tedavinin işe yaramadığı hastalar kabul edilecek. Henüz Türkiye'den giden yok. Duyurmak istedim. İlgilenen benimle irtibata geçebilir. Güvenilir ve bilimsel bir merkez. Son günlerini konfor içinde geçirmelerini istiyorum. Kimse hastası için, 'Yapılacak şu da vardı ama yapamadık' demesin, o yoksunluğu hissetmesin istiyorum. Acaba yapılabilecek bir şey daha var mıydı? diye düşünen insanlar için bir umut.
GENÇ NÜFUSLA ORANTILI
Genç nüfus nedeniyle Türkiye'deki kanser yaygınlığı hala Avrupa ülkelerine oranla az. Ancak yaşlanan nüfusla birlikte 'artış' uyarısı yapılıyor.
Etiketler:
ABD'de ölüm döşeğinde Türk hasta arıyor
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)